İÇİNDEKİLER

LİSE:4
LİSE:3
İRFAN GEZER
LİSE:1
LİSE:2
=> DÜNYANIN İLK STANDART KANUNU
=> UYARI:Tarih-10
=> YERLEŞİM DURUMUNA GÖRE OSMANLI TOPLUMU
=> OSMANLI'DA ÜRETİM
=> TARİH-2
=> * OSMANLI TOPLUMU*
=> Osmanlı Devlet Anlayışı
=> ERMENİ SORUNU
=> OSMANLI'DA TİCARET
=> OSMANLI EKONOMİSİ
=> OSMANLIDA KÜLTÜR
=> OSMANLILARDA EĞİTİMDE YENİLEŞME
=> *OSMANLIDA EĞİTİM VE OĞRETİM*
=> OSMANLI UNVANLARI
=> ŞEHZADELERİN VALİLİK YAPTIKLARI YERLER
=> OSMANLI TARİHİ KRONOLOJİSİ
=> UYARI(Osm.Dev.Kur .Dön)
=> OSMANLI – TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİNDE KURULMUŞ OLAN SİYASİ PARTİLER
=> OSMANLI PADİŞAHLARI
=> OSMANLI ŞECERESİ
=> İLKLER-OSMANLI TARiHiNDE
=> Padişahlar Eşleri
=> Padişahların Yaşları
=> TİCARET YOLLARI
=> Osm .Sadrazamları(Kur.dön)
=> Sadrazamlar(Yük.dön)
=> Sadrazamlar(Duraklama dön.)
=> Sadrazamlar(Gerileme dön)
=> Sadrazamlar(Dağılma dön)
=> Osmanlı Arması
=> Test-TARİHİ-II (1800-1900
=> Test-OSMANLI SİYASI TARİHİ - II (1600 - 1800)
=> TEST/Osm/Kültür
=> TEST- OSM DEV( 1300-1600)
Yeni sayfanın başlığı



KONU:Osmanlı Devleti - Kuruluş Dönemi / Uyarılar


Osmanlıların kısa sürede Anadolu ve Rumeli'de hakimiyet kurmasında, o dönemde Anadolu ve Rumeli'de güçlü bir siyasal otoritenin bulunmayışı etkili olmuştur.


Osmanlılarda fethedilen yerlere ilk devlet memurları olarak kadı ve subaşıların atanması, "adalet ve güvenliği" sağlamanın devletin temel bir politikası olduğunu gösterir.


Osmanlıların, Türkmen boylarını Rumeli'ye yerleştirirken konar-göçer Yörüklere öncelik vermesi, devletin Yörükleri yerleşik yaşama geçirmeye yönelik bir politika yürüttüğü yargısıyla açıklanabilir.


Osmanlıların, Rumeli'ye yerleştirilen Türkmenlerin geçerli bir neden olmadan yeni yerleşim yerini terk etmelerini yasaklaması, Rumeli'nin yeni bir yurt haline getirilmeye çalışıldığını gösterir.


Osmanlıların, Anadolu'da anlaşmazlık içinde olan iki aileden birini Rumeli'ye yerleştirmeleri, "ülkede asayiş ve güvenliği sağlamanın devletin temel bir politikası olduğu" yargısıyla açıklanabilir.


Osmanlıların, Rumeli'de fethedilen yerlerdeki mevcut sosyal düzeni korumaları ve halka inanç özgürlüğü tanımaları, "fetihlerin kalıcı olmasının" halkın güven ve desteğinin kazanılmasına bağlandığını gösterir.


Yıldırım Bayezid'in yıktığı Anadolu beyliklerinin Ankara Savaşı'ndan sonra yeniden kurulması, Anadolu Türk siyasal birliğinin bozulduğunu gösterir.


Fetret döneminde Yıldırımın oğulları arasında taht kavgalarının çıkması, "ülke hanedan üyelerinin ortak malıdır" anlayışıyla hareket edildiğini gösterir.


Osmanlılarla Anadolu beylikleri arasında yapılan mücadeleler sırasında kültürel kurumların zarar görmemesi, mücadelenin öncelikle "siyasal çekişmelerden" kaynaklandığı yargısını doğrular.

*********************************************************
KONU:Osmanlı Devleti - Yükselme Dönemi / Uyarılar


Osmanlı Devleti'nin, yükselme döneminde tüm iç ve dış sorunlarını kendi görüşleri doğrultusunda çözmesi, devletin ulaştığı siyasal güç temel alınarak açıklanabilir.


Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'da bir Ortodoks Kilisesi kurdurmasında, Avrupa Hristiyan birliğinin kurulmasını önleme isteği doğrudan etkili olmuştur.


Fatih Sultan Mehmet'in Rum ve Ermenilere ayrı kiliseler kurdurması, azınlıkların Osmanlıya karşı birleşmelerini önlemeye yönelik bir tedbirdir.


Osmanlı Devleti'nin Akkoyunlu ve Safevi devletleriyle karşı karşıya gelmesi, tarafların "Anadolu'da hakimiyet kurma" isteklerinin bir ürünüdür.


Fatih'in Sinop, Amasra ve Konya'yı alması, "Osmanlı Devleti'nin Anadolu Türk siyasal birliğini kurmayı bir devlet politikası haline getirdiği" yargısıyla açıklanabilir.


Başta Papalık olmak üzere Avrupa devletlerinin Cem Sultan Olayı'na müdahale etmesi, "Avrupalıların, Cem Olayı'nı kullanarak Osmanlı üzerinde siyasal baskı kurmak istedikleri" yargısını doğrular.


İspanya'daki Hristiyan engizisyon mahkemelerinin işkencelerinden kaçan Yahudilerin Osmanlı Devleti'ne sığınması, Osmanlı ülkesinin ezilen insanlar için güvenli ve hoşgörülü bir yer olduğunu kanıtlar.


Osmanlı Devleti'nin Hint deniz seferlerine gereken önemi vermemesi, "seferlerin öneminin ve denizaşırı gelişmelerin Osmanlılar tarafından yeterince kavranmadığı" yargısı temel alınarak açıklanabilir.


Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa'ya kapitülasyon hakları vermesi, Osmanlıların Avrupa siyasal birliğinin kurulmasını önleme siyaseti ile ilgili bir gelişmedir.


Osmanlı tarihinde belli yılların (dönemlerin) kişi adlarıyla anılmasının nedeni, bu kişilerin tarihin akışında rol oynamalarıdır.
**********************************************************
KONU:Osmanlı Devleti - Klasik Dönem Kültür ve Medeniyeti / Uyarılar


Osmanlı Devleti'nin diğer Türk devletlerine göre daha uzun ömürlü olmasında, Osmanlılarda "merkezi devlet yapısının" korunmasına önem verilmesinin rolü büyüktür.


Osmanlı Devleti monarşik bir yönetim sistemine dayandığı için, kanunların yapılmasında padişahın üzerinde bir güç yoktur.


Osmanlılarda şehzadelerin küçük yaştan itibaren sancaklara gönderilmesi, başa geçecek kişinin yönetim tecrübesi kazanmasına önem verildiğinin bir göstergesidir.


Osmanlılarda, egemenliğin önemli bir güç kaynağının da İslam Dini olması, laik devlet anlayışının bulunmadığını gösterir.


Divan-ı Hümayun'da alınan kararların padişahın onayından geçerek yasalaşması, Divan'ın daha çok bir "danışma meclisi" gibi çalıştığını gösterir.


I. Ahmet döneminde Osmanlı hanedanının en yaşlı bireyinin başa geçmesinin kural haline getirilmesi, "taht kavgalarının önlenmeye çalışıldığı" yargısıyla açıklanabilir.


Osmanlılarda, tımarların verildiği kişilerin idari mevkileri ile tımarların gelirleri arasında paralellik kurulması, tımarların yöneticilere "maaş karşılığı" olarak verildiğinin bir göstergesidir.


Osmanlılarda, toprağını terk eden kişinin zorla toprağının başına geri getirilmesi, "ekonominin temelinin tarıma dayanması" olgusu temel alınarak açıklanabilir.


Osmanlılarda, toprağını boş bırakan köylüden de vergi alınması, "üretimin sürekliliğine" önem verildiğini gösterir.


Osmanlı sanayisinin en çok tarım ve hayvancılık ürünlerini işlemeye yönelik olması, "Osmanlı ekonomisinin tarım ve hayvancılığa dayanması" olgusuyla açıklanabilir.


Osmanlılarda devşirme kökenlilerin üst düzey makamlara kadar çıkabilmeleri, devlet idaresinde "soyluluktan" kaynaklanan özelliklerin belirleyici olmadığını gösterir.


Osmanlılarda azınlıkların cemaat örgütlenmelerine izin verilmesi, "dine dayalı bir millet anlayışının bulunduğu ve hoşgörülü bir politikanın uygulandığı" yargısını doğrular.
******************************************

KONU:Osmanlı Devleti - Duraklama Dönemi / Uyarılar


XVII. yüzyılda padişahların çoğunun devlet idaresine hakim olamaması, Osmanlı Devleti'nin duraklama sürecine girmesinde "merkezi devlet" yapısındaki bozulmanın önemli bir etken olduğunu gösterir.


XVII. yüzyılda Osmanlı ülkesinde halkın devlete güven ve bağlılığının sarsılmasının temel nedenlerinden biri, devlet idaresinde "yeterlik, doğruluk ve adaletin" yerini "rüşvet ve adam kayırmaya" bırakmasıdır.


XVII. yüzyılda şehzadelerin sancaklarda görevlendirilmesi kuralının terk edilmesi, "devlet yönetiminde deneyimsiz kişilerin" Osmanlı tahtına geçmesine neden olmuştur.


Osmanlı Devleti'nde, askeri yapıdaki bozulmanın siyasal ve ekonomik kurumları da etkilemesi, "devlet örgütlenmesinin temelde askeri nitelikte olmasına" dayanılarak açıklanabilir.


XVII. yüzyıldan itibaren Osmanlı ülkesinde ihtiyaca cevap verecek bir kültürel birikimin oluşmaması, "medrese eğitiminin bozulduğu, öte yandan Batı'daki gelişmelerin de takip edilmediği" yargısını doğrular.


XVII. yüzyılda Osmanlı ülkesinde âyan denilen yarı feodal bir sınıfın ortaya çıkması, "merkezi devlet yapısının" bozulduğunun bir kanıtıdır.


Osmanlı Devleti döneminde çıkan Yeniçeri ve Celali isyanlarının devlet düzenini değiştirmeyi hedef almaması, "isyanların çıkar amaçlı olduğu" yargısıyla açıklanabilir.


Karlofça Antlaşması'ndan sonra Avrupa 'dan geri çekilme sürecinin başlaması, Osmanlı'nın Batı karşısında askeri üstünlüğünü kaybettiğini gösterir.


XVII. yüzyılda Osmanlı devlet adamlarının isyanları şiddet yoluyla dağıtmaya yönelmeleri, "merkezi otoriteyi koruma gereksinimi" temel alınarak açıklanabilir.


XVII. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde, yapılan birtakım ıslahatlara rağmen duraklama ve gerilemenin durdurulamaması, "kalıcı çözümlere" ulaşılamadığını gösterir.
***************************************

KONU:Osmanlı Devleti - Gerileme Dönemi / Uyarılar


XVIII. yüzyılda Rusya'nın Osmanlı ülkesinde yaşayan Ortodokslar üzerinde söz sahibi olması, Osmanlı'nın "Ortodoksları koruyucu bir güç" olmaktan çıktığını gösterir.


XVIII. yüzyılda Rusya'nın Osmanlı topraklarında konsolosluklar açması ve Ortodokslara ilişkin söz söyleme hakkı elde etmesi, Rusya'nın Osmanlı ülkesinde nüfuz ve etkinliğinin artmasına yol açmıştır.


XVIII. yüzyılda kapitülasyonların süreklilik kazanması ve yaygınlaşması, "Osmanlı Devleti'nin siyasal gücünün zayıflaması" temel alınarak açıklanabilir.


XVIII. yüzyılda âyanların güçlenerek taşrada kontrolü ele geçirmeleri, Osmanlı Devleti'nde "merkezi otoritenin" zayıfladığını gösterir.


Osmanlı Devleti'nin, kaybettiği yerleri geri alamayınca batıda savunma durumuna geçmesi, "Batı'nın askeri üstünlüğünün Osmanlılar tarafından kabul edildiği" yargısını doğrular.


Osmanlı Devleti'nin, gerileme ve dağılma sürecine girmesine rağmen, uzun süre varlığını korumasında, "Batılı devletlerin Osmanlı'daki çıkarlarını sürdürüyor olmaları" doğrudan etkili olmuştur.


Lale Devri'nde, Avrupa'daki teknik gelişmeleri takip etmek üzere Fransa'ya sürekli elçi gönderilmesi, "Osmanlı devlet adamlarının Batı'ya bakışının değiştiği" yargısıyla açıklanabilir.


Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya'ya Karadeniz'de donanma bulundurma hakkı tanınması, Osmanlı'nın Karadeniz'deki üstünlüğünün sona erdiğini gösterir.


Fransa'nın Mısır'ı İşgal etmesi üzerine İngiltere ve Rusya'nın Osmanlı'ya yardım etmeleri, "Fransa'nın işgal girişiminin bu devletlerin de çıkarlarına aykırı olduğu" yargısıyla açıklanabilir.


XVIII. yüzyıl reformlarında askeri alana ağırlık verilmesinin nedeni, yenilgilerin ve toprak kayıplarının artmasıdır.

Osmanlı Devleti - Dağılma Dönemi Siyasal Gelişmeler / Uyarılar


Osmanlı ülkesinin batılı devletler arasındaki çıkar çatışmasında bir araç haline gelmesi, Osmanlı topraklarının "jeopolitik konumu" temel alınarak açıklanabilir.


Batılıların Şark Sorunu olarak adlandırdıkları "Osmanlı topraklarını bölme" girişimlerini uzun bir sürece yaymaları, "çıkar çatışmalarından dolayı büyük bir savaşın çıkmasından çekindikleri" yargısını doğrular.


XIX. yüzyılda İngiltere ve Fransa'nın Rusya'ya karşı Osmanlı toprak bütünlüğünü savunmaları, bu devletlerin Akdeniz politikaları temel alınarak açıklanabilir.


Boğazlar sorununun Londra'da birçok devletin katıldığı bir konferansta çözümlenmesi, Boğazların "uluslararası bir statü" kazanmaya başladığını gösterir.


İngiltere ve Fransa'nın Kırım Savaşı'nda Osmanlı'yı desteklemeleri, Rusya'nın Akdeniz'e inme tehlikesi karşısında kendi çıkarlarını korumaya çalıştıklarının bir kanıtıdır.


1856 Paris Antlaşması'nda yer alan "Karadeniz'in tarafsızlığı" hükmü, "Osmanlı Devleti'nin de yenik bir devlet durumuna düşürüldüğü" yargısını doğrular.


Osmanlı Devleti'nin, Batılıların baskısı sonucu Islahat Fermanı'nı Paris Antlaşması'na eklemesi, "devletin kendi askeri ve siyasal gücüyle ayakta duramadığı" yargısıyla açıklanabilir.


1856 Paris Antlaşması'na göre, Eflak ve Boğdan'ın statüsünün batılı devletlerce belirlenmesi, "Osmanlı'nın egemenlik haklarının zedelendiği" yargısını doğrular.


XIX. yüzyılın sonlarında Batılı devletlerin Mısır'a ilgilerinin artmasında, Süveyş Kana-lı'nın açılmasıyla bölgenin ekonomik ve siyasal önem kazanması etkili olmuştur.


XIX. ve XX. yüzyıllarda Osmanlı ülkesinde sınırlar daralırken merkezde Müslüman nüfusun artmasının nedeni, yenilgilerden ve toprak kayıplarından dolayı

merkeze doğru birçok göç hareketinin yaşanmasıdır.

*******************************************************
KONU:Osmanlı Devleti - Dağılma Dönemi Yenilikleri / Uyarılar


Padişah ile âyanlar arasında Sened-i İttifak'ın imzalanması, âyanlığın önemli bir güç unsuru haline geldiğini ve devletin bu gücü kontrol altında tutma gereksinimi duyduğunu gösterir.


XIX. yüzyılda Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılması, devlet yönetimine Bakanlık usulünün getirilmesi, âyanların yetkilerinin sınırlandırılması, yeni iletişim, istihbarat ve güvenlik birimlerinin kurulması, merkezi otoritenin güçlendirilmesine çalışıldığını gösterir.


XIX. yüzyıl yeniliklerinin daha çok azınlıkları devlete bağlamaya yönelik olması, birlik ve beraberliği koruma gereksiniminin arttığını gösterir.


XIX. yüzyıl Osmanlı aydınlarının, hukuka dayalı kurumları olan bir devlet sistemi kurmaya çalışmaları, "yeni bir egemenlik anlayışına ulaşıldığı" yargısını doğrular.


Divan-ı Hümayun'un yerine Bakanlar Kurulu'nun kurulması, Avrupa tarzı bir devlet teşkilatı kurulmaya çalışıldığını gösterir.


Abdülmecid'in, Tanzimat Fermanı'ndaki ilkelere uyacağını belirtmesi, "padişahın da kanun gücünün üstünlüğünü kabul ettiği" yargısını kanıtlar.


XIX. yüzyılda çok sayıda siyasal gazetenin yayımlanması, Fransız İhtilali ile yayılan düşüncelerin Osmanlı toplumunda etkili olmasında rol oynamıştır.


Osmanlı ülkesinde Kanun-i Esasi ilan edilerek seçimlere gidilmesi, "ulus egemenliği" fikrinin uygulanmak istendiğini gösterir.


Kanun-i Esasi'ye göre hükümetin padişaha karşı sorumlu tutulması, "Mebuslar Meclisi'nin hükümeti denetlemesinin engellendiği" yargısıyla açıklanabilir.


Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının toplumda birleştirici bir etki bırakmaması, "milliyetçilik hareketlerinin giderek güç kazandığı" yargısını doğrular.


Tanzimat döneminde aydınlanma filozoflarına ait eserlerin Osmanlıca'ya ve azınlıkların dillerine çevrilmesi, "halkın siyasal düşüncelerini yönlendirecek gelişmelerin meydana geldiği" yargısını doğrular.


Tanzimat döneminde yönetim ve hukuk alanında yeniliklere ağırlık verilmesi, "devleti çöküntüden kurtarmanın yolunun hukuk sistemi ve yönetim usullerinin Avrupa'ya benzetilmesinden geçtiği" anlayışının benimsendiğini gösterir.


Baltalimanı Ticaret Sözleşmesi'nin Osmanlı aleyhine tek yanlı hükümler içermesi, Osmanlı Devleti'nin ekonomik bağımsızlığına aykırı bir durumdur.


II. Mahmut'un, "devletin kişilerin malına el koyması" uygulamasını kaldırmak istemesindeki amaç "özel mülkiyet"i güvenceye almaktır.


Tanzimat döneminde Arazi Kanunu çıkarılarak, herkesin elinde bulundurduğu top-rağın gerçek sahibi haline getirilmesi, "toprak üzerinde özel mülkiyet kurma" anlayışının benimsendiğini gösterir.


Osmanlı ülkesinde yayılan milliyetçilik düşüncesini Türklerin çok geç benimsemesi, "devletin çok uluslu bir yapıda olmasının birlik ve beraberliği koruma kaygısını ön plana çıkardığı" yargısıyla açıklanabilir.


Islahat Fermanı'nın İngiltere ve Fransa'nın baskısıyla ilan edilmesi, "Avrupalıların Osmanlı'nın içişlerine karışarak reformlar üzerinde etkili oldukları" yargısını doğrular.


XIX. yüzyılda Osmanlı toplumunda kültürel çatışmaların çıkması, "Avrupa tarzı eğitim alan kişilerle eski okullardan yetişen kişiler arasında fikir ayrılıkları oluştuğu" yargısı temel alınarak açıklanabilir.


Tanzimat döneminde kızların okuyabileceği sanat okullarının açılması, eğitim anlayışının değiştiğini, kızların orta öğretimlerinin de devlet görevleri arasına alındığını gösterir.



'Çalışmadan,Öğrenmeden,Yorulmadan,rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler;evvela haysiyetlerini,sonra hürriyetleri ni ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar… ATATÜRK

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol